5 Aralık 2012 Çarşamba

ASLI ENVER SOKULLU ALL DERGİSİ RÖPORTAJI

ÇOCUĞUMU İNGİLTERE’DE DOĞURMAK İSTERİM
 “Kavak Yelleri”ydi, “Suskunlar”dı bir kenara bırakacak olursak, Aslı Enver kısaca Londra doğumlu bir Bağdat Caddesi kızı.
Çocukluğunu Londra’daki evlerinde, abisinin arkadaşlarıyla erkek oyunları oynayarak ve şarkılar söyleyerek geçiren Enver, 12 yaşında İstanbul’a geliyor, ailesiyle Anadolu yakasına taşınıyor, zaten meraklı olduğu sanatın farklı alanlarındaki yeteneklerini keşfediyor, oyunculuk üzerine yoğunlaşıyor, biraz da şansın yardımıyla kendini Türkiye’nin sevilen dizilerinde başrol oynarken buluveriyor. Enver, maceranın detaylarını, Birkan Sokullu aşkını ve evliliğini All’a anlattı.


                                    
* Geçen hafta ekrana veda eden “Suskunlar”da canlandırdığınız Ahu karakterinin çocukluğu hep erkek çocuklar arasında geçmişti. Sizin çocukluğunuz kızların arasında mı geçti erkeklerin mi?

- Erkeklerin! Abim olduğu için çevremde hep o ve arkadaşları vardı. Çok eğlenceli oyunlar oynarlardı ama ne zaman onlara katılmak istesem kız olduğum için “Bu gelmesin” deyip beni aralarına almazlardı.
Ama yine de gidiyordum. Balonların içine su doldurup birbirimize atmak falan gibi saçma erkek oyunları oynuyorduk. Zaten hiçbir zaman Barbie’leriyle oynayan, “kız gibi” bir kız çocuk değildim. Hâlâ da değilim zaten.

* Siz mi kız gibi değilsiniz? Tam böyle narin çıtı pıtı bir kız gibi görünüyorsunuz?

- Öyle görünüyorum ama değilim aslında. Beni her an Ikea’da dev gibi bir koltuğu çekiştirirken, matkapla tamir işleri yaparken görebilirsiniz. Hiç öyle tırnağım kırılmasın diye bu tür işlere bulaşmamazlık yapmam.

* Küçükken sorduklarında büyüyünce ne olacağınızı söylüyordunuz?

- Geçenlerde kız kardeşim biz çocukken Londra’da çekilmiş bir video bulmuş. Yaşlı bir tanıdığımızın yanında oturuyorum. Bana “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye soruyor.
Ben de “Bilmiyorum” diyorum. O da “Bence sen oyuncu ol” diyor. O videoyu görünce “acaba bu fikri aklıma o amca mı soktu?” diye düşündüm. Ben o zamana kadar müzikle ilgiliydim. Şarkı falan söylüyordum.
* Hiç dizilerinizde ya da canlı yayınlarda şarkı söylediniz mi?

- “Kavak Yelleri”nde bir kere şarkı söyledim ama programda hayatta yapamam, zaten utangaç bir tipim. Çok zorda kalırsam konu kapansın diye belki yapılır da...

Sonuçta bu işin bir eğitimi var. İnsanlar okulunu okuyor. “Bakın ben de söylüyorum” diye ortalığa çıkmanın bir alemi yok.
* Londra’da çocuk olmakla İstanbul’da çocuk olmak arasında nasıl farklar var?

- Burada mahalle arkadaşlığı var. Orada şanslıysan aynı sokakta bir iki çocuğa rastlarsan arkadaş olursun.

Mesela bizim Çınarcık’ta yazlığımız vardı. Sokakta 30 tane çocuk olurdu. Londra’da öyle değil. Orada abim ve kardeşimdi en yakın arkadaşlarım.

* Abiniz ve kardeşiniz şu anda ne yapıyorlar?

- Abim çok cesurdur. İlginç bir hikayesi var. İngiltere’de tanıştığı Meksikalı bir kıza aşık olup, ailesiyle tanışmak için Meksika’ya gitti.

Daha sonra Meksika’ya aşık oldu ve orada kaldı. Orada kuru temizleme işi yaptı, kuyumculuk, emlakçılık yaptı.

En son bir DVD’ci açtı! Mesleğini sorsanız ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Kız kardeşim daha sakin, üniversitede tercümanlık okuyor. Birbirinden farklı ama birbirine yakın bir aileyiz.

* İleride kendi çocuğunuz olursa nerede büyütmek istersiniz?

- İngiltere’de doğurmak isterim ama orada yetiştirmek istemem. Benim İngiliz pasaportum olduğu için dünyanın her yerine her an seyahat edebiliyorum. Bu lükse çocuğumun da sahip olmasını isterim.


* Geleneklere bağlı biri misiniz? Mesela evlenirken kına gecesi yaptınız mı?

- Hiç gelenek peşinde değilim ama adet yerini bulsun diye kendi aramızda bekarlığa veda partisi yapmıştık. Çok eğlenceliydi. 

Her şey gayet güzelken birden apar topar kafama kırmızı tüller koydular ve bana “ağla” dediler.

Evleniyorum, mutluyum, neden ağlayayım? 17-18 yaşında da değilim. Evlenince çok uzağa da gitmiyorum. ‘Ağla’ deyince hop diye de oturup ağlayamam. Ki böyle bir yeteneğim de var aslında!

EVLİLİĞE FAZLASIYLA UYUMLU ÇIKTIM

* Birkan Sokullu’yla tanıştıktan sonra, bunun sıradan bir tanışma olmadığını ilk nasıl hissettiniz?

- Sevgili olduktan üç gün sonra, eve gidip anneme “Bu çocuk bana evlenme teklif etse ‘evet’ derim” dedim. Üç günde ne anladın diyeceksiniz ama Birkan’la çok mutlu oldum. Bana çok güven veren biri. Hissediyorsun ve anlıyorsun.

* Şimdiye kadar neler sizi şaşırttı evlilikle ilgili?

- Fazlasıyla uyumlu çıktım evliliğe. Ben annemle yaşarken “Nasılsa annem var, halleder, yapar toplar” derdim. Rahattım. O yüzden biriyle aynı evi paylaşmaya uyumlu olduğumu fark edememişim.

Şimdi “Eve gideyim, sabah Birkan kahvaltı yapmıştır, tabakları makineye koyayım. İyi ki dün yemek yapmışım, akşama onu yeriz” gibi beklenmedik cümleler kurduğumu fark ediyorum!
* Dizi çekimlerinin olmadığı boş günlerinizde ne yapıyorsunuz?

- O kadar yoruluyoruz ki, bazen hiç evden çıkmıyorum. Hatta bazen pijamamı bile çıkartmıyorum.

Bazen de tam tersi, o günü iyi değerlendirme heyecanıyla kendimi sokaklara atıyorum. Eve, kendime alışveriş yapıyorum. Şunu da alayım bunu da alayım... Sanki hiç görmemişim gibi.
TEK DİLEĞİM MUTLU OLMAK

* Yılbaşı gecesi için planlarınız var mı?


- Hayallerim var ama henüz tam netleşmedi.


* Hayatınızın en güzel yılbaşı gecesi hangisiydi?


- Geçen yıl Yunanistan’da çok şirin taverna gibi bir yere gittik, muhteşemdi. Arabayla Selanik’e gittik. En yakın arkadaşlarımızla bütün gece Yunan müzikleri dinleyip eğlenerek geçmişti. Çok keyifliydi. Sıfır stres. Hayatımın en güzel yılbaşı gecesi oydu.


* Yeni yıl için dileğiniz var mı?

- Ben hep aynı şeyi dilerim. “Mutlu olayım, mutlu olayım, mutlu olalım” derim. Yeter zaten, çünkü bu dilek sağlık, aşk, her şeyi kapsıyor. Yılbaşı, doğum günü... Dilek dilenen her yerde benim dileğim aynıdır. Hatta arkadaşlarım “Yine çok yaratıcısın” diye dalga geçerler.


Röportaj: Ece BİLDİREN

Fotoğraf: Mehmet ERZİNCAN
Styling: Nazlı ALACA